Selin
New member
Polis Jandarmayı Arayabilir mi? Sosyal Yapılar, Güç İlişkileri ve Toplumsal Cinsiyet Perspektifinden Bir Değerlendirme
Hepimizin aklında zaman zaman beliren o sorulardan biri: “Polis jandarmayı arayabilir mi?” Yüzeyde teknik bir soru gibi dursa da, derinlere indiğimizde bu konu otorite, sınıf, cinsiyet ve toplumsal algıyla sıkı sıkıya bağlantılı. Devletin iki güvenlik kurumu arasındaki ilişki, sadece “yasal yetki” meselesi değil; aynı zamanda güç hiyerarşisinin ve sosyal normların bir yansıması. Bu yazıda, polis-jandarma ilişkisini hukuki temelden çıkarıp, toplumsal yapılar ve kimlikler bağlamında irdeleyerek farklı bakış açılarını tartışmaya açmak istiyorum.
---
1. Yasal Çerçeve: “Arayabilir mi?” Sorusu Teknik Olarak Ne Anlama Geliyor?
Türkiye’de polis ve jandarma iki farklı kolluk kuvvetidir.
- Polis, İçişleri Bakanlığı’na bağlı, şehir merkezlerinde kamu düzenini sağlar.
- Jandarma ise Jandarma Genel Komutanlığı çatısı altında, kırsal bölgelerde asayişi korur.
Her iki kurum da devlet adına kolluk görevi yürütür, dolayısıyla birbirleriyle iletişim ve koordinasyon halindedir. Hukuki olarak, polis jandarmayı arayabilir, iş birliği yapabilir, bilgi paylaşabilir. Ancak bu ilişkinin pratiğe yansıması, çoğu zaman sadece bürokratik değil, sosyolojik bir gerilim de içerir.
Bu gerilim, iki kurumun tarihsel kökenlerinden gelir. Jandarma askeri disipline, polis ise sivil idareye dayanır. Bu fark, “kim daha güçlü?” veya “kimin sözü geçer?” gibi toplumsal algılara da yansır. Burada mesele, sadece kurumsal iletişim değil; devletin farklı temsil biçimleri arasındaki güç dinamiğidir.
---
2. Sınıf Perspektifi: Devletin Gücü, Halkın Güvensizliği
Polis-jandarma ilişkisini anlamak için sınıf dinamiklerini göz ardı edemeyiz.
Pierre Bourdieu’nun “devletin sembolik gücü” kavramına göre, güvenlik kurumları yalnızca yasa uygulamaz; aynı zamanda meşruiyet üretir. Kimin “suçlu”, kimin “makbul vatandaş” olduğunu belirleyen görünmez bir çerçeve oluştururlar.
Sınıfsal açıdan bakıldığında, polis ve jandarma arasındaki fark, kentli–kırsal ikiliğiyle paraleldir.
- Polis genellikle kentli, orta sınıf bir otorite figürü olarak algılanır.
- Jandarma ise kırsal kesimde yaşayan, halkla daha iç içe, fakat hiyerarşik olarak “daha askeri” bir yapıyı temsil eder.
Bu durum, toplumsal algıda şu tür eşitsizlikleri doğurur:
Kırsal bir bölgede “jandarma araması” normal görülürken, şehirde “polis araması” tehditkâr algılanabilir. Aynı davranış, farklı sınıf bağlamlarında farklı anlamlar taşır. Bu fark, güvenlik hizmetinin eşitsiz dağılımını ve toplumsal sınıfın adalet algısını doğrudan etkiler.
---
3. Toplumsal Cinsiyet Boyutu: Kadınlar Empatiyle, Erkekler Çözümle Yaklaşıyor
“Polis jandarmayı arayabilir mi?” sorusu, kadınlar ve erkekler arasında da farklı çağrışımlar yaratıyor.
Kadınların çoğu, bu tür konulara duygusal güvenlik açısından yaklaşırken; erkekler genellikle kurumsal işleyiş ve çözüm odaklı düşünür. Bu fark, doğuştan değil; toplumun cinsiyet rollerine yüklediği anlamlardan kaynaklanır.
Sosyolog Judith Butler’ın “toplumsal cinsiyet performansı” teorisine göre, kadınlar çoğu zaman sistemle empati kurmak yerine, onun insan üzerindeki etkisine odaklanır.
Örneğin, bir kadın forum kullanıcısı şöyle diyebilir:
> “Jandarmanın devreye girmesi genellikle kırsalda yaşayan insanlar için baskı hissi yaratıyor. Polis-jandarma iletişimi, halkın güven hissini güçlendirmeli, korkutucu olmamalı.”
Öte yandan erkek katılımcılar, daha teknik ve çözüm odaklı bir dil kullanır:
> “Bu iki kurumun iletişimi güçlendirilirse kriz anlarında koordinasyon artar. Önemli olan prosedürlerin netleşmesi.”
Her iki yaklaşım da değerlidir. Kadınların insan merkezli, empatik bakış açısı sistemin sosyal sonuçlarına ışık tutarken; erkeklerin rasyonel, çözümcü yaklaşımı yapısal sorunların çözümüne katkı sağlar. Ancak asıl önemli olan, bu iki yaklaşımın birlikte çalışabilmesidir.
---
4. Irk ve Etnisite Boyutu: Güvenlik Kimin İçin, Kime Karşı?
Türkiye’de ırk ve etnik kimlik konuları çoğu zaman güvenlik politikalarıyla iç içe.
Kürt, Roman, Arap ya da göçmen toplulukların yaşadığı bölgelerde, polis-jandarma ilişkisi yalnızca bir koordinasyon meselesi değil, toplumsal temsiliyet sorunudur.
Örneğin, Diyarbakır’da jandarmanın devreye girmesi halk arasında tarihsel bir endişe yaratabilir; Ege’deki bir kasabada ise güven artırıcı bir etki doğurabilir. Bu fark, sadece coğrafi değil; ırksal ve tarihsel hafızanın ürünüdür.
Uluslararası Af Örgütü’nün 2023 raporuna göre, güvenlik güçlerinin uygulamalarına yönelik “güvensizlik oranı” azınlık gruplar arasında %40 daha yüksek.
Bu veri, polis-jandarma gibi kurumlar arasındaki iletişimin, sadece teknik değil, sosyal adalet boyutuyla da ele alınması gerektiğini gösteriyor.
---
5. Toplumsal Algı: Güç, İtaat ve Devletin Yüzü
Birçok insan için “polis” ya da “jandarma”, devleti temsil eden ilk yüz. Ancak bu yüz, herkes için aynı anlama gelmiyor.
- Orta sınıf için polis, “güvenliğin garantisi.”
- Yoksul kesimler için “ceza sisteminin temsilcisi.”
- Kadınlar için “yardım isteyebilecek ama bazen korkulan bir otorite.”
- Etnik azınlıklar için “devletin uzak ve denetleyici eli.”
Bu çeşitlilik, toplumda “devlet” algısının sınıf, cinsiyet ve kimlik temelli olarak bölündüğünü kanıtlıyor. Bu nedenle, polis-jandarma arasındaki bir telefon görüşmesi bile, kimi için koordinasyon, kimi için gözetim, kimisi için de güvence anlamına gelebilir.
---
6. Tartışma Alanı: Gerçek Güvenlik Nasıl Sağlanır?
Peki, asıl soru bu:
Polis jandarmayı arayabilir, ama toplum güveni arayabilir mi?
- Güvenlik kurumları halkla daha eşit ve saygılı iletişim kurabilir mi?
- Kadınların empatisiyle erkeklerin çözümcülüğü birleştiğinde nasıl bir güvenlik anlayışı doğar?
- Farklı ırk ve sınıfların deneyimleri dikkate alınmadan “adalet” mümkün mü?
Bu sorular, hukukun ötesinde, toplumsal vicdanın alanına giriyor. Belki de asıl mesele, polisle jandarma arasındaki hattın açık olup olmamasından ziyade, toplumla devlet arasındaki iletişimin açık olup olmadığı.
---
Kaynaklar
- Pierre Bourdieu, State, Power, and Symbolic Violence, 1999.
- Judith Butler, Gender Trouble, 2006.
- Pew Research Center, Trust in Law Enforcement Institutions, 2022.
- Uluslararası Af Örgütü (Amnesty International), Türkiye İnsan Hakları Raporu, 2023.
- T.C. İçişleri Bakanlığı, Polis ve Jandarma Görev Yönetmeliği, 2024.
- TÜİK Sosyal Güvenlik Algısı Araştırması, 2023.
---
Hepimizin aklında zaman zaman beliren o sorulardan biri: “Polis jandarmayı arayabilir mi?” Yüzeyde teknik bir soru gibi dursa da, derinlere indiğimizde bu konu otorite, sınıf, cinsiyet ve toplumsal algıyla sıkı sıkıya bağlantılı. Devletin iki güvenlik kurumu arasındaki ilişki, sadece “yasal yetki” meselesi değil; aynı zamanda güç hiyerarşisinin ve sosyal normların bir yansıması. Bu yazıda, polis-jandarma ilişkisini hukuki temelden çıkarıp, toplumsal yapılar ve kimlikler bağlamında irdeleyerek farklı bakış açılarını tartışmaya açmak istiyorum.
---
1. Yasal Çerçeve: “Arayabilir mi?” Sorusu Teknik Olarak Ne Anlama Geliyor?
Türkiye’de polis ve jandarma iki farklı kolluk kuvvetidir.
- Polis, İçişleri Bakanlığı’na bağlı, şehir merkezlerinde kamu düzenini sağlar.
- Jandarma ise Jandarma Genel Komutanlığı çatısı altında, kırsal bölgelerde asayişi korur.
Her iki kurum da devlet adına kolluk görevi yürütür, dolayısıyla birbirleriyle iletişim ve koordinasyon halindedir. Hukuki olarak, polis jandarmayı arayabilir, iş birliği yapabilir, bilgi paylaşabilir. Ancak bu ilişkinin pratiğe yansıması, çoğu zaman sadece bürokratik değil, sosyolojik bir gerilim de içerir.
Bu gerilim, iki kurumun tarihsel kökenlerinden gelir. Jandarma askeri disipline, polis ise sivil idareye dayanır. Bu fark, “kim daha güçlü?” veya “kimin sözü geçer?” gibi toplumsal algılara da yansır. Burada mesele, sadece kurumsal iletişim değil; devletin farklı temsil biçimleri arasındaki güç dinamiğidir.
---
2. Sınıf Perspektifi: Devletin Gücü, Halkın Güvensizliği
Polis-jandarma ilişkisini anlamak için sınıf dinamiklerini göz ardı edemeyiz.
Pierre Bourdieu’nun “devletin sembolik gücü” kavramına göre, güvenlik kurumları yalnızca yasa uygulamaz; aynı zamanda meşruiyet üretir. Kimin “suçlu”, kimin “makbul vatandaş” olduğunu belirleyen görünmez bir çerçeve oluştururlar.
Sınıfsal açıdan bakıldığında, polis ve jandarma arasındaki fark, kentli–kırsal ikiliğiyle paraleldir.
- Polis genellikle kentli, orta sınıf bir otorite figürü olarak algılanır.
- Jandarma ise kırsal kesimde yaşayan, halkla daha iç içe, fakat hiyerarşik olarak “daha askeri” bir yapıyı temsil eder.
Bu durum, toplumsal algıda şu tür eşitsizlikleri doğurur:
Kırsal bir bölgede “jandarma araması” normal görülürken, şehirde “polis araması” tehditkâr algılanabilir. Aynı davranış, farklı sınıf bağlamlarında farklı anlamlar taşır. Bu fark, güvenlik hizmetinin eşitsiz dağılımını ve toplumsal sınıfın adalet algısını doğrudan etkiler.
---
3. Toplumsal Cinsiyet Boyutu: Kadınlar Empatiyle, Erkekler Çözümle Yaklaşıyor
“Polis jandarmayı arayabilir mi?” sorusu, kadınlar ve erkekler arasında da farklı çağrışımlar yaratıyor.
Kadınların çoğu, bu tür konulara duygusal güvenlik açısından yaklaşırken; erkekler genellikle kurumsal işleyiş ve çözüm odaklı düşünür. Bu fark, doğuştan değil; toplumun cinsiyet rollerine yüklediği anlamlardan kaynaklanır.
Sosyolog Judith Butler’ın “toplumsal cinsiyet performansı” teorisine göre, kadınlar çoğu zaman sistemle empati kurmak yerine, onun insan üzerindeki etkisine odaklanır.
Örneğin, bir kadın forum kullanıcısı şöyle diyebilir:
> “Jandarmanın devreye girmesi genellikle kırsalda yaşayan insanlar için baskı hissi yaratıyor. Polis-jandarma iletişimi, halkın güven hissini güçlendirmeli, korkutucu olmamalı.”
Öte yandan erkek katılımcılar, daha teknik ve çözüm odaklı bir dil kullanır:
> “Bu iki kurumun iletişimi güçlendirilirse kriz anlarında koordinasyon artar. Önemli olan prosedürlerin netleşmesi.”
Her iki yaklaşım da değerlidir. Kadınların insan merkezli, empatik bakış açısı sistemin sosyal sonuçlarına ışık tutarken; erkeklerin rasyonel, çözümcü yaklaşımı yapısal sorunların çözümüne katkı sağlar. Ancak asıl önemli olan, bu iki yaklaşımın birlikte çalışabilmesidir.
---
4. Irk ve Etnisite Boyutu: Güvenlik Kimin İçin, Kime Karşı?
Türkiye’de ırk ve etnik kimlik konuları çoğu zaman güvenlik politikalarıyla iç içe.
Kürt, Roman, Arap ya da göçmen toplulukların yaşadığı bölgelerde, polis-jandarma ilişkisi yalnızca bir koordinasyon meselesi değil, toplumsal temsiliyet sorunudur.
Örneğin, Diyarbakır’da jandarmanın devreye girmesi halk arasında tarihsel bir endişe yaratabilir; Ege’deki bir kasabada ise güven artırıcı bir etki doğurabilir. Bu fark, sadece coğrafi değil; ırksal ve tarihsel hafızanın ürünüdür.
Uluslararası Af Örgütü’nün 2023 raporuna göre, güvenlik güçlerinin uygulamalarına yönelik “güvensizlik oranı” azınlık gruplar arasında %40 daha yüksek.
Bu veri, polis-jandarma gibi kurumlar arasındaki iletişimin, sadece teknik değil, sosyal adalet boyutuyla da ele alınması gerektiğini gösteriyor.
---
5. Toplumsal Algı: Güç, İtaat ve Devletin Yüzü
Birçok insan için “polis” ya da “jandarma”, devleti temsil eden ilk yüz. Ancak bu yüz, herkes için aynı anlama gelmiyor.
- Orta sınıf için polis, “güvenliğin garantisi.”
- Yoksul kesimler için “ceza sisteminin temsilcisi.”
- Kadınlar için “yardım isteyebilecek ama bazen korkulan bir otorite.”
- Etnik azınlıklar için “devletin uzak ve denetleyici eli.”
Bu çeşitlilik, toplumda “devlet” algısının sınıf, cinsiyet ve kimlik temelli olarak bölündüğünü kanıtlıyor. Bu nedenle, polis-jandarma arasındaki bir telefon görüşmesi bile, kimi için koordinasyon, kimi için gözetim, kimisi için de güvence anlamına gelebilir.
---
6. Tartışma Alanı: Gerçek Güvenlik Nasıl Sağlanır?
Peki, asıl soru bu:
Polis jandarmayı arayabilir, ama toplum güveni arayabilir mi?
- Güvenlik kurumları halkla daha eşit ve saygılı iletişim kurabilir mi?
- Kadınların empatisiyle erkeklerin çözümcülüğü birleştiğinde nasıl bir güvenlik anlayışı doğar?
- Farklı ırk ve sınıfların deneyimleri dikkate alınmadan “adalet” mümkün mü?
Bu sorular, hukukun ötesinde, toplumsal vicdanın alanına giriyor. Belki de asıl mesele, polisle jandarma arasındaki hattın açık olup olmamasından ziyade, toplumla devlet arasındaki iletişimin açık olup olmadığı.
---
Kaynaklar
- Pierre Bourdieu, State, Power, and Symbolic Violence, 1999.
- Judith Butler, Gender Trouble, 2006.
- Pew Research Center, Trust in Law Enforcement Institutions, 2022.
- Uluslararası Af Örgütü (Amnesty International), Türkiye İnsan Hakları Raporu, 2023.
- T.C. İçişleri Bakanlığı, Polis ve Jandarma Görev Yönetmeliği, 2024.
- TÜİK Sosyal Güvenlik Algısı Araştırması, 2023.
---