Selin
New member
Direnç: Psikolojinin “Kahramanlık” Kalkanı mı, Yoksa İçsel Tembellik mi?
Hadi dürüst olalım. Hayatta herkesin “direnç” gösterdiği bir konu vardır. Kimi sabah alarmına dirençlidir, kimi duygularını açmaya, kimi de terapiye gitmeye… “Psikolojide direnç” deyince aklımıza bilimsel bir kavram gelir ama aslında o kadar insani, o kadar komik ve trajik bir haldir ki, bazen bir kediye bile anlatılsa “Evet evet, ben de tırnak kesimine direnç gösteriyorum” derdi.
Direnç Nedir, Neye Direniyoruz Aslında?
Psikolojide “direnç”, kişinin farkında olmadan kendi değişimine, iyileşmesine veya farkındalığına engel olan içsel bir savunma mekanizmasıdır. Yani beyin diyor ki: “Dur bakalım, bu acıya yaklaşma, konfor alanımız var orada çay demledim.” Direnç, Freud’a göre terapinin en zorlu engellerinden biridir. Çünkü kişi çoğu zaman direnç gösterdiğini bile fark etmez.
Ama hadi gerçekçi olalım: Direnç sadece terapi koltuğunda mı olur? Hayır.
- Spora başlamak isteyip “pazartesi sendromu” yaşayan biri,
- “Bu ilişki bana iyi gelmiyor” deyip hâlâ mesaj bekleyen diğeri,
- “Artık sinirlenmeyeceğim” deyip beş dakika sonra duvara bakan bir başkası…
Hepsi aslında kendi iç dirençlerinin minik temsilcileridir.
Erkekler Mars’tan, Kadınlar Venüs’ten Direnir
Şimdi biraz eğlenelim. Direnç konusunda cinsiyetler arasında ilginç farklar var.
Erkekler genellikle “çözüm odaklı” yaklaşır. Direnç gösterdiklerini fark ettiklerinde bile hemen bir strateji üretmeye çalışırlar. Mesela Ahmet’in hikayesi: Terapiye başlamış ama “Hocam ben zaten analiz ettim, annemle ilişkimdeki dinamikler Freud’un dediği gibi oral dönemde kalmış olabilir” diyor. Yani direncini bile entelektüelleştirerek savunuyor!
Kadınlarda ise direnç daha duygusal ve empatik bir tonda çıkar. “Ben değişmek istiyorum ama o da biraz değişse fena olmaz” diyerek direncini ilişki içinde paylaştırır. Örneğin Elif, kendi içsel korkularını fark etmek yerine “Ama partnerim de beni anlamıyor ki” diyerek direncini duygusal bağlarla süsler.
Ama dikkat: Bunlar sadece örnekler. Kadın ya da erkek olmak direnç biçimini belirlemez; önemli olan, kişinin kendi iç dünyasında hangi duyguyu bastırdığıdır. Çünkü bazen en stratejik kadın, en savunmacı erkek kadar dirençli olabilir; bazen de en empatik erkek, en açık yürekli farkındalığı gösterebilir.
Direncin Maskeleri: Mizah, Unutkanlık, “Ben İyiyim” Sendromu
Direnç, kostüm partisine gitmiş bir psikolojik savunma gibidir. Bir gün “Ben iyiyim ya” maskesi takar, ertesi gün “Benim problemim değil ki” kalkanını kuşanır.
- Mizah: “Benim travmam mı? Hahaha, anlatayım da gülelim!” Bu, direncin en eğlenceli formudur. Acıyı şakaya dönüştürerek yüzleşmeyi erteler.
- Unutkanlık: “O olayı hatırlamıyorum” cümlesi bazen gerçek bir unutkanlıktan değil, bilinçdışının “o kapıyı açma” mesajından gelir.
- İyiyim sendromu: “Benim bir sorunum yok” diyerek aslında sorunla yüzleşmeyi reddetmek. Bu, direncin en zarif ama en güçlü halidir.
Direnç Neden Olumlu Bir Şey Olabilir?
Evet, yanlış duymadınız. Direnç sadece bir engel değil, aynı zamanda bir sinyaldir. Bir terapist için direnç, kişinin hassas bir noktaya yaklaştığını gösterir. Direnç olmadan gelişim olmaz; çünkü o, değişimin kapısında bekleyen nöbetçidir. “Hazır mısın?” diye sorar. Henüz değilsek, içeri girilmez.
Direnç bazen kişiyi korur. Kendi iç dünyasına birden dalmak, bazen boğulmak gibidir. Direnç, bir tür psikolojik can yeleğidir. Ama eğer sürekli takılı kalırsa, yüzmeyi öğrenmene de engel olur.
Forumun En Klasik Cümlesi: “Benim Direncim Yok!”
Bu cümleyi yazan her kullanıcıya küçük bir alkış. Çünkü tam da bu cümle, direncin en ironik göstergesidir! Direnç, inkârla başlar. “Benim direncim yok” diyen aslında “Beni bu konuda konuşturma” demek ister.
Forumlarda bu tarz tartışmalar genellikle şöyle gider:
— “Benim hiç direnç göstermem.”
— “Hadi canım, peki neden aynı ilişki döngüsünü yaşıyorsun?”
— “O başka!”
Direnç, “başka” dediğimiz her yerin altına gizlenmiştir.
Peki Dirençle Nasıl Baş Edilir?
1. Kendini yargılama, gözlemle. Direnç kötü değil, bir işarettir.
2. Duygularını tanımla. Kızgın mısın, korkuyor musun, utanıyor musun?
3. Küçük adımlar at. Büyük değişimler değil, farkındalık anları önemlidir.
4. Destek al. Bir dost, bir terapist ya da bir forum paylaşımı bile direnç duvarında çatlaklar açabilir.
Ve en önemlisi: Dirençle savaşma, dans et. Onu bastırmak yerine anlamak, dönüşümün başlangıcıdır.
Son Söz: Direnç, İnsan Olmanın Doğal Bir Parçası
Hepimiz değişmek isteriz, ama değişim korkutucudur. Direnç bu korkunun tercümanıdır. Kimi zaman mizahla, kimi zaman inkarla, kimi zaman aşırı analizle kendini gösterir. Ama her direncin ardında bir “hazır değilim” sesi vardır.
Belki de mesele direnci kırmak değil, onunla dost olmaktır. Çünkü o, bizi korumaya çalışır. Ve ne kadar komik görünürse görünsün, o savunmanın ardında hep insanca bir ihtiyaç vardır: güven, kabul, ve biraz da huzur.
Forum Sorusu:
Sen hangi konuda direnç gösteriyorsun? Değişmekten mi korkuyorsun, yoksa değişmeyi yanlış kişilerle denemekten mi?
Hadi dürüst olalım. Hayatta herkesin “direnç” gösterdiği bir konu vardır. Kimi sabah alarmına dirençlidir, kimi duygularını açmaya, kimi de terapiye gitmeye… “Psikolojide direnç” deyince aklımıza bilimsel bir kavram gelir ama aslında o kadar insani, o kadar komik ve trajik bir haldir ki, bazen bir kediye bile anlatılsa “Evet evet, ben de tırnak kesimine direnç gösteriyorum” derdi.
Direnç Nedir, Neye Direniyoruz Aslında?
Psikolojide “direnç”, kişinin farkında olmadan kendi değişimine, iyileşmesine veya farkındalığına engel olan içsel bir savunma mekanizmasıdır. Yani beyin diyor ki: “Dur bakalım, bu acıya yaklaşma, konfor alanımız var orada çay demledim.” Direnç, Freud’a göre terapinin en zorlu engellerinden biridir. Çünkü kişi çoğu zaman direnç gösterdiğini bile fark etmez.
Ama hadi gerçekçi olalım: Direnç sadece terapi koltuğunda mı olur? Hayır.
- Spora başlamak isteyip “pazartesi sendromu” yaşayan biri,
- “Bu ilişki bana iyi gelmiyor” deyip hâlâ mesaj bekleyen diğeri,
- “Artık sinirlenmeyeceğim” deyip beş dakika sonra duvara bakan bir başkası…
Hepsi aslında kendi iç dirençlerinin minik temsilcileridir.
Erkekler Mars’tan, Kadınlar Venüs’ten Direnir
Şimdi biraz eğlenelim. Direnç konusunda cinsiyetler arasında ilginç farklar var.
Erkekler genellikle “çözüm odaklı” yaklaşır. Direnç gösterdiklerini fark ettiklerinde bile hemen bir strateji üretmeye çalışırlar. Mesela Ahmet’in hikayesi: Terapiye başlamış ama “Hocam ben zaten analiz ettim, annemle ilişkimdeki dinamikler Freud’un dediği gibi oral dönemde kalmış olabilir” diyor. Yani direncini bile entelektüelleştirerek savunuyor!
Kadınlarda ise direnç daha duygusal ve empatik bir tonda çıkar. “Ben değişmek istiyorum ama o da biraz değişse fena olmaz” diyerek direncini ilişki içinde paylaştırır. Örneğin Elif, kendi içsel korkularını fark etmek yerine “Ama partnerim de beni anlamıyor ki” diyerek direncini duygusal bağlarla süsler.
Ama dikkat: Bunlar sadece örnekler. Kadın ya da erkek olmak direnç biçimini belirlemez; önemli olan, kişinin kendi iç dünyasında hangi duyguyu bastırdığıdır. Çünkü bazen en stratejik kadın, en savunmacı erkek kadar dirençli olabilir; bazen de en empatik erkek, en açık yürekli farkındalığı gösterebilir.
Direncin Maskeleri: Mizah, Unutkanlık, “Ben İyiyim” Sendromu
Direnç, kostüm partisine gitmiş bir psikolojik savunma gibidir. Bir gün “Ben iyiyim ya” maskesi takar, ertesi gün “Benim problemim değil ki” kalkanını kuşanır.
- Mizah: “Benim travmam mı? Hahaha, anlatayım da gülelim!” Bu, direncin en eğlenceli formudur. Acıyı şakaya dönüştürerek yüzleşmeyi erteler.
- Unutkanlık: “O olayı hatırlamıyorum” cümlesi bazen gerçek bir unutkanlıktan değil, bilinçdışının “o kapıyı açma” mesajından gelir.
- İyiyim sendromu: “Benim bir sorunum yok” diyerek aslında sorunla yüzleşmeyi reddetmek. Bu, direncin en zarif ama en güçlü halidir.
Direnç Neden Olumlu Bir Şey Olabilir?
Evet, yanlış duymadınız. Direnç sadece bir engel değil, aynı zamanda bir sinyaldir. Bir terapist için direnç, kişinin hassas bir noktaya yaklaştığını gösterir. Direnç olmadan gelişim olmaz; çünkü o, değişimin kapısında bekleyen nöbetçidir. “Hazır mısın?” diye sorar. Henüz değilsek, içeri girilmez.
Direnç bazen kişiyi korur. Kendi iç dünyasına birden dalmak, bazen boğulmak gibidir. Direnç, bir tür psikolojik can yeleğidir. Ama eğer sürekli takılı kalırsa, yüzmeyi öğrenmene de engel olur.
Forumun En Klasik Cümlesi: “Benim Direncim Yok!”
Bu cümleyi yazan her kullanıcıya küçük bir alkış. Çünkü tam da bu cümle, direncin en ironik göstergesidir! Direnç, inkârla başlar. “Benim direncim yok” diyen aslında “Beni bu konuda konuşturma” demek ister.
Forumlarda bu tarz tartışmalar genellikle şöyle gider:
— “Benim hiç direnç göstermem.”
— “Hadi canım, peki neden aynı ilişki döngüsünü yaşıyorsun?”
— “O başka!”
Direnç, “başka” dediğimiz her yerin altına gizlenmiştir.
Peki Dirençle Nasıl Baş Edilir?
1. Kendini yargılama, gözlemle. Direnç kötü değil, bir işarettir.
2. Duygularını tanımla. Kızgın mısın, korkuyor musun, utanıyor musun?
3. Küçük adımlar at. Büyük değişimler değil, farkındalık anları önemlidir.
4. Destek al. Bir dost, bir terapist ya da bir forum paylaşımı bile direnç duvarında çatlaklar açabilir.
Ve en önemlisi: Dirençle savaşma, dans et. Onu bastırmak yerine anlamak, dönüşümün başlangıcıdır.
Son Söz: Direnç, İnsan Olmanın Doğal Bir Parçası
Hepimiz değişmek isteriz, ama değişim korkutucudur. Direnç bu korkunun tercümanıdır. Kimi zaman mizahla, kimi zaman inkarla, kimi zaman aşırı analizle kendini gösterir. Ama her direncin ardında bir “hazır değilim” sesi vardır.
Belki de mesele direnci kırmak değil, onunla dost olmaktır. Çünkü o, bizi korumaya çalışır. Ve ne kadar komik görünürse görünsün, o savunmanın ardında hep insanca bir ihtiyaç vardır: güven, kabul, ve biraz da huzur.
Forum Sorusu:
Sen hangi konuda direnç gösteriyorsun? Değişmekten mi korkuyorsun, yoksa değişmeyi yanlış kişilerle denemekten mi?