Sena
New member
2 Yıllık Bölümlerde Tez Var Mı? Gerçekten Bu Kadar Basit mi Sanıyorsunuz?
Açık konuşayım; bu konuyu yıllardır forumlarda, sosyal medyada, hatta okul kantinlerinde bile tartışmaktan bıktım. “İki yıllık okuyoruz abi, ne tezi, biz zaten kısa yoldan meslek edineceğiz!” diyenlerle “Neden olmasın, bilgiye değer verilmeli!” diyenler arasındaki bu uçurum beni hâlâ şaşırtıyor. Gerçekten de iki yıllık bölümlerde tez olmalı mı, yoksa bu sadece gereksiz bir akademik kas gösterisi mi?
Tez Demek Sadece Akademik Gösteriş Mi?
Bakın, “tez” kelimesini duyunca hemen 80 sayfalık akademik çile aklımıza geliyor. Ancak mesele bundan ibaret değil. Tez, düşünmeyi, sorgulamayı ve üretmeyi öğretir. Sorun şu ki, iki yıllık bölümlerde sistem, bu yetkinlikleri kazandırmaya değil, “iş bulmaya” odaklı. Evet, teoriye değil pratiğe dönük bir eğitim veriliyor. Ama bu, öğrencinin düşünme becerisini köreltmeyi haklı çıkarmaz. Tez, her zaman bir “yük” değil; bazen insanın kendini keşfetme aracıdır.
Ama şunu da kabul edelim: mevcut sistemde iki yıllık öğrencilerin büyük kısmı zaten yoğun bir tempo içinde. Staj, iş, ders, geçim derken, bir de tez yükü binse, birçok öğrenci için bu psikolojik çöküş anlamına gelir. Yani sistem hazır değil. Asıl mesele tez değil, bu tezin altını doldurabilecek altyapının eksikliği.
Erkekler: “Strateji Önemli, Tez Gereksiz!”
Forumda dikkat ettiyseniz, erkek kullanıcılar genelde şöyle düşünüyor: “İki yıllık bölüm zaten pratik odaklı, tezle uğraşmak zaman kaybı.” Bu bakış, stratejik ama biraz yüzeysel. Çünkü tez yazmak sadece akademik bir egzersiz değil, aynı zamanda stratejik düşünmeyi geliştiren bir süreçtir. Planlama, kaynak bulma, analiz yapma… Bunların hepsi, iş hayatında çok işe yarar. Yani “tez gereksiz” diyen biri aslında kendi stratejik gelişimine ket vuruyor.
Yine de erkeklerin yaklaşımında haklı bir yan var: sistemdeki rehberlik eksikliği. Danışmanlar ilgilenmiyor, öğrenciler ne yapacağını bilmiyor. Kısacası, strateji olmadan tez yazmak, gemisiz denize açılmak gibi. Bu da erkeklerin “mantıklı” refleksini açıklıyor: eğer sistem desteği yoksa, zaman kaybına dönüşür.
Kadınlar: “Empatiyle Yazılan Tez, Hayata Değer Katar!”
Kadın öğrencilerin yaklaşımı ise genelde daha insani ve derin: “Tez, öğrendiğimiz bilgileri insan hayatına dokunan bir şeye dönüştürme fırsatı.” Bu çok kıymetli bir bakış açısı. Çünkü iki yıllık bölümler –özellikle sağlık, çocuk gelişimi, sosyal hizmet gibi alanlarda– insana dokunan meslekler yetiştiriyor. Böyle alanlarda tez yazmak, sadece akademik değil, vicdani bir sorumluluk da olabilir.
Ancak burada da tehlike var: duygusal yaklaşım bazen sistem eleştirisini bastırıyor. “Tez olmalı çünkü faydalı olur” demek kolay, ama hangi şartlarda, hangi destekle? Sadece iyi niyetle sürdürülemez. Empatiyle başlayan bu fikir, sonunda bürokratik bir işkenceye dönüşürse, değerini kaybeder.
Gerçek Sorun: Eşitsizlik ve Ciddiye Alınmayan Emek
Asıl tartışılması gereken şu: neden iki yıllık öğrencilerin emeği dört yıllıklarınkinden daha az değerli görülüyor? Neden tez, sadece “lisans” seviyesinde bir ayrıcalıkmış gibi sunuluyor? Bu, akademik kast sisteminin bir parçası. “Sen ön lisanssın, senin araştırma yapmana gerek yok.” Bu cümle, eğitimin en büyük ayıplarından biri.
Oysa tez zorunluluğu değil, tez seçeneği olmalı. İsteyen öğrenci, danışman eşliğinde araştırma yapabilmeli. Bu, hem özgürlük hem motivasyon sağlar. Çünkü herkesin akademik hedefi aynı değil. Bazısı sadece meslek sahibi olmak ister, bazısı da bilgisini derinleştirmek. Neden ikinci gruba bu hak tanınmasın?
Peki, Tez Olmalı mı, Olmamalı mı?
Bu soruya “evet” ya da “hayır” demek kolaycılık olur. Asıl soru şu: sistem buna hazır mı? Eğitimciler, kurumlar, danışmanlar… Gerçekten iki yıllık bölümlerde tez sürecini destekleyecek donanıma sahip mi? Şu anda çoğu okulda danışmanlar bile tez yazım sürecini “formaliteden” yürütüyor. Böyle bir düzende, tez sadece kağıt üstünde kalır.
Ama eğer ciddi bir reform yapılırsa, tez iki yıllık bölümler için dönüm noktası olabilir. Meslek yüksekokulları “ucuz iş gücü yetiştiren” kurumlar olmaktan çıkar, üretken, düşünen bireylerin yetiştiği alanlara dönüşür.
Forumdaşlara Soruyorum: Cesaretiniz Var mı?
Şimdi size soruyorum arkadaşlar:
– Tez yazmak gerçekten iki yıllık bir öğrenciye fazla mı gelir, yoksa yıllardır süren akademik önyargıların sonucu mu?
– Kısa süreli eğitim, derin düşünmeyi dışlamak zorunda mı?
– Eğer sistem düzgün işleseydi, siz tez yazmak ister miydiniz?
– “Tezsiz olmak” sizi hafif mi, yoksa özgür mü hissettiriyor?
Bu konuyu “biz iki yıllığız, ne gerek var” basitliğinde geçiştirmek, bence kendi emeğimizi hiçe saymak demek. Tez, sadece bir metin değil; kendine, emeğine ve düşüncene saygı göstermek demek. Eğer bu saygıyı gösterecek gücümüz yoksa, o zaman neden eğitim aldığımızı bir daha düşünmeliyiz.
Sonuç Yerine: Kısa Süreli Eğitim, Kısa Düşünce Olmak Zorunda Değil
İki yıllık okumak, yüzeysel düşünmek anlamına gelmez. Ama sistem bize öyle hissettirmeye çalışıyor. Tez meselesi tam da bu yüzden önemli. Çünkü mesele tez değil; mesele, “bizim düşünmemize izin verilip verilmemesi.” İki yıllık öğrenciler olarak sadece teknik bilgiyle değil, fikirle de donanımlı olmayı hak ediyoruz.
O yüzden bu tartışmayı ciddiye alın. Belki de “tez yazmak” değil, “tez yazabilme hakkı” için mücadele etmemiz gerekiyordur.
Kim bilir, belki de bir gün forumda “İki yıllık tezler, dört yıllıklardan daha yaratıcı” başlıklı bir konu açarız. Ve o gün, gerçekten ilerlemiş oluruz.
Açık konuşayım; bu konuyu yıllardır forumlarda, sosyal medyada, hatta okul kantinlerinde bile tartışmaktan bıktım. “İki yıllık okuyoruz abi, ne tezi, biz zaten kısa yoldan meslek edineceğiz!” diyenlerle “Neden olmasın, bilgiye değer verilmeli!” diyenler arasındaki bu uçurum beni hâlâ şaşırtıyor. Gerçekten de iki yıllık bölümlerde tez olmalı mı, yoksa bu sadece gereksiz bir akademik kas gösterisi mi?
Tez Demek Sadece Akademik Gösteriş Mi?
Bakın, “tez” kelimesini duyunca hemen 80 sayfalık akademik çile aklımıza geliyor. Ancak mesele bundan ibaret değil. Tez, düşünmeyi, sorgulamayı ve üretmeyi öğretir. Sorun şu ki, iki yıllık bölümlerde sistem, bu yetkinlikleri kazandırmaya değil, “iş bulmaya” odaklı. Evet, teoriye değil pratiğe dönük bir eğitim veriliyor. Ama bu, öğrencinin düşünme becerisini köreltmeyi haklı çıkarmaz. Tez, her zaman bir “yük” değil; bazen insanın kendini keşfetme aracıdır.
Ama şunu da kabul edelim: mevcut sistemde iki yıllık öğrencilerin büyük kısmı zaten yoğun bir tempo içinde. Staj, iş, ders, geçim derken, bir de tez yükü binse, birçok öğrenci için bu psikolojik çöküş anlamına gelir. Yani sistem hazır değil. Asıl mesele tez değil, bu tezin altını doldurabilecek altyapının eksikliği.
Erkekler: “Strateji Önemli, Tez Gereksiz!”
Forumda dikkat ettiyseniz, erkek kullanıcılar genelde şöyle düşünüyor: “İki yıllık bölüm zaten pratik odaklı, tezle uğraşmak zaman kaybı.” Bu bakış, stratejik ama biraz yüzeysel. Çünkü tez yazmak sadece akademik bir egzersiz değil, aynı zamanda stratejik düşünmeyi geliştiren bir süreçtir. Planlama, kaynak bulma, analiz yapma… Bunların hepsi, iş hayatında çok işe yarar. Yani “tez gereksiz” diyen biri aslında kendi stratejik gelişimine ket vuruyor.
Yine de erkeklerin yaklaşımında haklı bir yan var: sistemdeki rehberlik eksikliği. Danışmanlar ilgilenmiyor, öğrenciler ne yapacağını bilmiyor. Kısacası, strateji olmadan tez yazmak, gemisiz denize açılmak gibi. Bu da erkeklerin “mantıklı” refleksini açıklıyor: eğer sistem desteği yoksa, zaman kaybına dönüşür.
Kadınlar: “Empatiyle Yazılan Tez, Hayata Değer Katar!”
Kadın öğrencilerin yaklaşımı ise genelde daha insani ve derin: “Tez, öğrendiğimiz bilgileri insan hayatına dokunan bir şeye dönüştürme fırsatı.” Bu çok kıymetli bir bakış açısı. Çünkü iki yıllık bölümler –özellikle sağlık, çocuk gelişimi, sosyal hizmet gibi alanlarda– insana dokunan meslekler yetiştiriyor. Böyle alanlarda tez yazmak, sadece akademik değil, vicdani bir sorumluluk da olabilir.
Ancak burada da tehlike var: duygusal yaklaşım bazen sistem eleştirisini bastırıyor. “Tez olmalı çünkü faydalı olur” demek kolay, ama hangi şartlarda, hangi destekle? Sadece iyi niyetle sürdürülemez. Empatiyle başlayan bu fikir, sonunda bürokratik bir işkenceye dönüşürse, değerini kaybeder.
Gerçek Sorun: Eşitsizlik ve Ciddiye Alınmayan Emek
Asıl tartışılması gereken şu: neden iki yıllık öğrencilerin emeği dört yıllıklarınkinden daha az değerli görülüyor? Neden tez, sadece “lisans” seviyesinde bir ayrıcalıkmış gibi sunuluyor? Bu, akademik kast sisteminin bir parçası. “Sen ön lisanssın, senin araştırma yapmana gerek yok.” Bu cümle, eğitimin en büyük ayıplarından biri.
Oysa tez zorunluluğu değil, tez seçeneği olmalı. İsteyen öğrenci, danışman eşliğinde araştırma yapabilmeli. Bu, hem özgürlük hem motivasyon sağlar. Çünkü herkesin akademik hedefi aynı değil. Bazısı sadece meslek sahibi olmak ister, bazısı da bilgisini derinleştirmek. Neden ikinci gruba bu hak tanınmasın?
Peki, Tez Olmalı mı, Olmamalı mı?
Bu soruya “evet” ya da “hayır” demek kolaycılık olur. Asıl soru şu: sistem buna hazır mı? Eğitimciler, kurumlar, danışmanlar… Gerçekten iki yıllık bölümlerde tez sürecini destekleyecek donanıma sahip mi? Şu anda çoğu okulda danışmanlar bile tez yazım sürecini “formaliteden” yürütüyor. Böyle bir düzende, tez sadece kağıt üstünde kalır.
Ama eğer ciddi bir reform yapılırsa, tez iki yıllık bölümler için dönüm noktası olabilir. Meslek yüksekokulları “ucuz iş gücü yetiştiren” kurumlar olmaktan çıkar, üretken, düşünen bireylerin yetiştiği alanlara dönüşür.
Forumdaşlara Soruyorum: Cesaretiniz Var mı?
Şimdi size soruyorum arkadaşlar:
– Tez yazmak gerçekten iki yıllık bir öğrenciye fazla mı gelir, yoksa yıllardır süren akademik önyargıların sonucu mu?
– Kısa süreli eğitim, derin düşünmeyi dışlamak zorunda mı?
– Eğer sistem düzgün işleseydi, siz tez yazmak ister miydiniz?
– “Tezsiz olmak” sizi hafif mi, yoksa özgür mü hissettiriyor?
Bu konuyu “biz iki yıllığız, ne gerek var” basitliğinde geçiştirmek, bence kendi emeğimizi hiçe saymak demek. Tez, sadece bir metin değil; kendine, emeğine ve düşüncene saygı göstermek demek. Eğer bu saygıyı gösterecek gücümüz yoksa, o zaman neden eğitim aldığımızı bir daha düşünmeliyiz.
Sonuç Yerine: Kısa Süreli Eğitim, Kısa Düşünce Olmak Zorunda Değil
İki yıllık okumak, yüzeysel düşünmek anlamına gelmez. Ama sistem bize öyle hissettirmeye çalışıyor. Tez meselesi tam da bu yüzden önemli. Çünkü mesele tez değil; mesele, “bizim düşünmemize izin verilip verilmemesi.” İki yıllık öğrenciler olarak sadece teknik bilgiyle değil, fikirle de donanımlı olmayı hak ediyoruz.
O yüzden bu tartışmayı ciddiye alın. Belki de “tez yazmak” değil, “tez yazabilme hakkı” için mücadele etmemiz gerekiyordur.
Kim bilir, belki de bir gün forumda “İki yıllık tezler, dört yıllıklardan daha yaratıcı” başlıklı bir konu açarız. Ve o gün, gerçekten ilerlemiş oluruz.